24.11.09

öncesi...

damlaların kendinden geçercesine dans ettiği bir yağmur günüydü. gökteki bulutlardan gri kanatlarını güç bela ayırtedebildiğim o kuş ağzında bir zarfla çıkageldi.
...
olmamalıydı. olması gerekmiyordu bundan oldukça emindim. nasıl olmuştu, neden olmuştu, niye bu haldeydim; bu haldeydi. bilmiyordum ama olmaması gerektiğini gereğinden fazla duyumsuyordum.
biteli. gideli. yiteli. aynı kutup iki mıknatıs gibi yaklaşıp yaklaşıp birbirimizi iteli çok olmuştu. olağan bir insan aklıa sahip birisi şimdiye dek oktan unutmuş olabilirdi. ama ben yapamadım işte. uzun zaman olmuştu. ve uzun zaman bunu başarabildiğimi. onu yaşamımın bir kıyısında somaya yakın bir saksı çiçeği gibi güneşimden uzak tutup kaderine bırakabileceğime olan inancım az da olsa filiz vermiş gibiydi. yanılmışım. uzun zaman dokunmadım. hep bir köşede öylece kalsın ellemeyeyim istedim. ondan kalan hiçbir fotografa dokunamadım; aldığım tüm albümler ambalajında kaldı. aldığı armağanları doldurduğum kutunun ağzını kalın bir bantla kapatıp, üstüne meyve desenli bir örtü örttüm. ona aldığım ama bir türlü veremediğim armağanları da içine attım. kapattım. üstünü örttüm. tüm yaşanmışlıklarımı kilitli bir sandığa gömer gibi gömdüm. böyle olmuyor muydu tüm filmlerde, romanlarda...böyle unutulmuyor muydu eskiler...böyle toplanmıyor muydu bten bir ilişkiye dair tüm hayat dağınıklıkları...
uzun zaman olmuştu. artık geriye gelmez, dönemez, dönemem sanmıştım. yanılmışım. aldanmışım.
bitmiş paketi burnuma götürüp tinerci çocukların tineri ciğerlerine çektiği gibi tütünü içime çekiyordum. yazma isteği içinde ancak yazamama eylemiyle kıvrandığım bir gündü. kapı çaldı. açtım. postacı. daha gündelik bir kuru selamımı bile veremeden elime bir zarf tutşturup merdivenlerin yamacına tırmanarak kayboldu. eğer benim gibi siz de bir bodrum kat bir evde yaşıyorsanız. gidenin ardından bakakalan gözleriniz hep gökyüzüne bakar gibi kalır. uzun uzun baktım ardından. gitti. bir çift postacı botu yankısıyla gitti.
zarfımla başbaşa kalmıştım.
(bölüm 1 )

7 comments:

spontaninous said...

"gidenin ardından bakakalan gözleriniz hep gökyüzüne bakar gibi kalır" kısmına takılı kaldım nedense,ironik geldi belki, göğü ve yeri gösteren o iki filozofun resminde olduğu gibi biri optimist biri pesimist gelir..

gittiğinde birisi genelde yere bakılır oysa, yanılıyor muyum..

Anonymous said...

çocuklar biri "gittiğinde" gökyüzüne doğru bakarlar...hani tanrıları da oaradadır onların...oraya...yukarıya...

Anonymous said...

öykü bu . yanılıyor muyum,poeta?
peki devamı ne zaman gelecek. bekliyoruz...sevgiler...saygılar...

Anonymous said...

şimdi bir şeyler dinlemeli. peki ama ne ?

Anonymous said...

şimdi ne dinlemeli?

poetanovus said...

olmalı mı olmamalı mı...

Anonymous said...

değirmenler...

"ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?"