29.8.09

yıllar önce yıllar sonra bir kitap...


"mesnevi'de anlatıldığı üzre bir gün bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir "yabancı"yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. biri karga, biri leylek... o kadar zıttır ki kuşlar, ihtimal vermez birbirlerini sevdiklerine. ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. o zaman anlar ki birlikte kaçar, beraber yaşamaları beklenenlerin yanında tutunamayanlar. o zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirine yakın kılan. topal kuşlar birbirini bulur bulmasına da, nereye kadar kaçabilirler ne kadar uzağa? ilk bakışta sanılabilir ki aslında her yere gidebilirler, benzerlerinden ırak olmak kaydıyla."


elif şafak / "med-cezir"

28.8.09


"ben bir noktaysam...odanın ortasında durdu. şu anda odanın köşegenlerinin kesim noktasında bulunuyorum. bütün köşelere sesleniyorum: içinizden birinde kalmış bir tutunamayan var mı?"

27.8.09

son bir kez daha...

uzun bir aradan sonra
onca yenilginin ardından
yıpranmış
biraz da eski
sürünerek de olsa
geldim...


yükledim her ne varsa
düne ve dünden geriye kalan
azı çoğu düşünmeden
biraz ağır
yorgun da olsa
geldim...

yitirdim kaybettim
soldu bütün
yıkılmaz çınar dediklerim
biraz buruk
kırık da olsa
geldim...


aramadan buldum
serildi önüme uzun yol
sesimi kıstım yüzümü döktüm
biraz yaralı
ölü de olsa
geldim...


varsın sormasınlar
benden içre ne kaldı
uzadım kısaldım
bir
az
geldim...




"hayat, düşünceleri tutan bir hapishanedir."
o.atay
(tutunamayanlar)



olric ile sayıklamalar I.

- günaydın efendimiz.
-gün aynı, olric!
- ...
- ...
- ama bugün daha aydınlık bir gökyüzü var, efendimiz.
- yerin dibine batmış biri için gökyüzünün ne önemi var ki, olric...
- haklısınız, efendimiz. lakin şöyle başınızı kaldırırsanız, etrafınıza sadece bir göz gezdirseniz dahi olur. henüz herkes, her şey gitmedi.
- gittiler, olric, gittiler... sana şimdi tok bir sesle kükreyip devasa şiirler okumak isterdim ancak bak dilimdeki çıbana, artık okuyamıyorum işte. anla...
- anlıyorum, efendimiz. dilinizdeki çıbanı tanıyorum lakin yüreğinizdeki ateşi de görüyorum! bir yanardağı taşıyan yüreğinizi. bakın, efendimiz. bakın kuşlar geçiyor. göç ediyorlar...kanatlarında eski bir iklimi mi taşıyorlar yoksa...ne dersiniz...efendimiz...
- yeter, olric! yine başladın şiir yüklü tümcelerle konuşmağa. yeter diyorum!
- kimbilir hangi iklimden geliyorlar...

(uzunca bir sessizlik ve kuşlar geçer...)

- olric... orada mısın?
- buradayım, efendimiz. tam yanıbaşınızda.
- gidelim, olric.
-....
-....
- gidelim, efendimiz.

"ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?"