25.11.09

mektup

...mektubun gelişiyle havalanan içimdeki kuş yavaş yavaş kanatlarını susturuyor, kendine tüneyecek bir dal arıyordu. zarfı açtım. yüreğimin ve beynimin; anılarımın ve yarınımın üstünde benekli lekeler bırakacak o zarfı açtım. içimde duyduğumla, içinde bulduklarım bambaşka şeylerdi. keşkelerimin iyi ki’lerimden fazla olacağı korkusu filiz verdi yendien, içimde. korku ve heyecanla okudum. yüzyıllar sürecek bir masal edasıyla yazılmış, eti topu üç dakika süren, ucuz; ilaç firmalarının bedelsiz dağıttığı not defterlerinin birinden kopma küçük bir not kağıdına yazılı; ömrümün özeti mektubumu okumayı bitirdim. korkularımla yüzleşmenin huzuru vardı şimdi. evet. hiçbir şey olmamıştı. her şey aynı ve sakindi. değişen olmamıştı. mektubu yavaşça kat izi belirgin yerlerinden özenle katlyıp yuvasına koydum. incitmedim. zarfın yüzünü yüzüme çevirdim. işte o an ne olduysa oldu. zarfın üstüne ince ellerle işlenmiş bir el yazısından çıkma: senin için, hep sana… sözcüklerinden bir harf, diğer sözcüklerden, zarfın üstündeki bu kısa ama derin metinden kopmak, uzaklaşmak istercesine büyümeye ve dağılmaya başladı. sonra bir diğeri ve bir diğeri…derken tüm harflerin harf harf, hece hece, sözcük sözcük örgütlenişini; büyüyyerek dağılışlarını gördüm. yazılar büyüyor, dağılıyor, solgun bir desen haline geliyordu mürekkep. zarf ıslanıyordu. ağlıyordum…

1 comment:

Anonymous said...

her öyküde kendinden bişeyler bulmaya çalışmayı bırakmalı belki de insan..

ya da bulduğunu kendine saklamalı..

özlemişim öykülerini..

"ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?"