24.9.09

eksik metin...

...çoğu zaman yazmak isteriz. yazmak, kanatmak, içteki; taa derinlerde bir yerlerde kalmış/ama gerçekten kalmış, yaşanmış bir şeyleri. inanmaya değen, sorumluluk gerektiren anılar gibi. yazıp kurtulacakmışız gibi. derinde bir yerlerde kalan tozlu oyuncakları ele alıp yeniden oyun çağına / oyuncağına/ dönecekmişiz gibi. hep olur ya hani, eleden yitenin değeri sonradan anlaşılır...işte öyle bir fenomenmiş gibi. ısrarla kanatıp yarayı, açmak isteriz. eskiyi...defterleri...

yazmak, bir elin us içine dalıp dalıp, usu karıştırması ve eline gelen her şeyi gün ışığına kusması gibidir. "gibi"lerle anlatabilirim ancak. çünkü ben bir yazar değilim! yapabileceğim sadece ustaki herhangi bir anıya yapışmış herhangi bir keneyi bulunduğu yerden koparıp geride kalanı kanatmak ve ardından kanayan yaranın kabuk bağlamasına seyre durmak ki ardından kabuk bağlayan benmişim (gibi) kalırım ve uzaklaşmak sadece uzaklaşmak...elimde kene ve yaraya ait izlerle...

(devamı gelecek...)

1 comment:

Unknown said...

yol uzun, güzergâh zorlu; ne demeliyim?
zarif kardeşim benim,
seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.

sana yıldız sana güneş mi demeliyim,
günümde hayret gecemde hayret istedim
yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.

insan olan yerlerim çok ağrıyor,
olsun, yine de sen kapanma, bu sıra benim,
yerine bırak ben incineyim.

birhan keskin

(-öyle)

"ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?"