27.9.09


bir iç çekişin gayri resmi sesidir bu anlatacağım size. evvel yıllar önceydi, geçmiş zaman içinde, yaşlılar henüz genç, gençler ise henüz doğmamışlardı. ömür kısaydı, uzundu diye hiç kimsenin dert etmediği zamandaydı. güneşin ve ayın vakti doğru, yağmurun ve karın keyfi yerindeydi. şöminenin ateşini yürekle ısıttığımız dönemdi. bir gün pencereye uzak diyarların gezgini, yorgun bir kuş tüneyiverdi. uzun uzun bakıştığımız anlarda; birbirinin tıpkısı titrek yüreklerimizin rengini ve telaşını ayıran tek şey soğuk pencere camıydı. açtım pervazı. açtım ki içeri girsin. birlikte ısınalım, birlikte ötelim. birimiz söylerken, ötekimiz dinleyelim. Gün gecenin eşiği üstünde bekliyordu. Sokaklar sınırlarını çizmeğe başlamış ve sokak adımlayıcıları ellerini çekip, eteklerini toplamakla meşguldü. Bizi bizden başkası görmüyordu. Pencere hizasına denk bir çınar dalı bir de eski radyonun kült şarkıları.
Pencere buğusunu yitirdi çoktan. gözlerimle içeri girişini bekliyordum. Ellerim omuzlarından kesik, ayaklarım geri geri yürüyecek gibiydi. Cesur değildim ne de zerre kadar delilik kalmıştı içimde. Şarkı bitti. Buğu çözüldü. Sokak tenhasını yakaladı. Ama gelmedi içeriye. Girmedi odama. Atmadı içinde biriktirdiği zehri. Sisi ve geceyi özümsemeğe hazır gökte kanat açtı boşluğa. Uçtu gitti.
Ardından bakakalmış bir çift gözle doldurdum ağulu şerbetimi anılardan damıttığım. Diktim usumu karartarak. Omuzlarından kesik kollarımın yerine bir çift kanat uzayıverdi ki uzar oldum gökyüzünde derin bir iç çekiş ve kanat sesi haykırarak…

No comments:

"ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?"